İstanbul’da bombalı terör saldırısı

Dün öğleden sonra İstanbul’un en kalabalık yerlerinden biri olan İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırı sonucu en az altı kişi öldü, ikisi ağır 81 kişi yaralandı.

İstanbul'un popüler İstiklal Caddesi'nde meydana gelen patlamanın ardından olay yerinde bulunan güvenlik görevlileri ve ambulanslar, 13 Kasım 2022, Pazar. [AP Photo/Francisco Seco]

Sivilleri hedef alan bu kirli terör saldırısını henüz üstlenen olmazken, bu sabah açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, saldırının arkasında PKK ile ABD’nin olduğunu söyledi.

Soylu yaptığı açıklamada, “Bombayı bırakan kişi gözaltına alındı. Elde ettiğimiz bulgular çerçevesinde [saldırıyı yapan] PKK/PYD terör örgütü,” dedi.

Şiddetli bir misillemeyle karşılık verme taahhüdünde bulunan Soylu, “Eylemin talimatının Kobani’den geldiği konusunda bir değerlendirmemiz var. Eylemi yapanın Afrin’den geçtiği konusunda bir değerlendirmemiz var,” dedi. En önemlisi de açıkça ABD’yi sorumlu tutarak şunları söyledi: “Amerika’dan yapılan taziye mesajının da katilin olay yerine ilk gelenlerden birisi olduğu gibi bir değerlendirmenin esas olduğunu düşünüyorum”

Taksim Meydanı’na birkaç yüz metre mesafede meydana gelen patlamanın ardından olay yerine çok sayıda polis ve ambulans geldi. Polis İstiklal Caddesi’ni tamamen boşaltıp kapatırken, patlamadan kısa bir süre sonra olay yerine yakın bir yerde silah sesleri duyuldu. Halktv.com.tr’de yer alan haberde, polisin bir kişiyi vurduğu iddia edildi ancak olayla ilgili bir açıklama yapılmadı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G-20 zirvesine gitmek üzere ülkeden ayrılmadan yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kesin olarak bu terördür dersek belki yanlış olur ama ilk gelişmeler, valimin bize aktardığı ilk bilgi burada bir terör kokusu var. Şu an itibarıyla ilk tespitler oradaki kaçışmalar vesaire falan, bir kadının bu işte rol oynadığı noktasında.”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ise olayla ilgili yaptığı açıklamada Türkiye’de güvenliğin ve huzurun hakim olduğunu öne sürerek saldırıyla Türkiye’ye bir mesaj verilmek istendiğini ima etti. Oktay, Türkiye “Her yönüyle şu anda, kalkınma yönünde, güvenlik yönünde, huzur yönünde istikrarı sağlamış bir ülke. Bölgesindeki ve dünyadaki birçok olayda söz sahibi olan bir Türkiye’ye hiç kimse bu tür eylemlerle ne mesaj verebilir ne de yolundan döndürebilir,” dedi.

İstanbul’daki bombalı saldırı, NATO ile Rusya’nın Ukrayna’da süren savaşının ortasında meydana geldi. ABD önderliğindeki başlıca NATO güçleri emperyalist hedefleri doğrultusunda Rusya ile vekil savaşını tırmandırırken, Ankara bir arabulucu rolü oynamaya ve çatışmayı sonlandırmaya çalışıyor. Bunun nedeni Ankara’nın “barışsever” olması değil, hem Ukrayna ve Rusya ile güçlü ekonomik ve siyasi bağlarının bulunması hem de Türk burjuvazisinin kaygılarıdır.

Diğer taraftan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 2016’dan beri askeri varlığını sürdürdüğü Suriye’de, Ankara ile İslamcı vekilleri arasında bir süredir gerilim yükseliyordu. Fehim Taştekin Çarşamba günü Al-Monitor’da Heyet Tahrir el Şam’ın kısa süre önce Türkiye’nin desteklediği “Suriye Milli Ordusu (SMO)” içindeki anlaşmazlıklardan yararlanarak TSK’nin ve vekillerinin kontrolündeki Afrin’e girdiğini yazdı.

Taştekin, “Türkiye, geçen ay Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) bileşenleri arasındaki kavgaları fırsata çevirerek Afrin’e giren Heyet Tahrir el Şam’ı (HTŞ) bir sopa olarak kullanarak Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı bölgesindeki muhalifleri yeniden organize etmeye çalışıyor. Türk yetkililer SMO bileşenlerine ortak askeri komuta ve tek sivil idare oluşturulması için telkin ve tehditlerde bulunuyor,” diye yazdı.

Öte yandan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ saldırıyla ilgili soruşturma başlatıldığını açıklarken Anadolu Ajansı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sosyal medyada patlamaya ilişkin yapılan “olumsuz paylaşımlar” hakkında soruşturma başlattığını duyurdu.

RTÜK olayla ilgili medyaya yayın yasağı getirdi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ise “bant daraltma” uygulaması yaparak “aykırı görüntülere” imkan vermeme gerekçesiyle sosyal medya platformlarına erişimi kısıtladı. İnternet sansürü ve haber alma hakkının kısıtlanması sosyal medyada yaygın biçimde protesto edildi.

İstiklal Caddesi’ndeki bir restoranda çalışan Mehmet Akuş isimli işçi, Reuters’a saldırıyla ilgili şunları söyledi: “Patlamayı duyduğumda taş kesildim, insanlar dondu kaldı, birbirlerine baktılar. Sonra insanlar kaçışmaya başladı. Başka ne yapabilirsin ki. Akrabalarım aradı, İstiklal’de çalıştığımı biliyorlar. Onları yatıştırdım.”

Patlamadan sonra siyaset kurumundan ve Türkiye’nin müttefiklerinden çeşitli açıklamalar geldi. NATO, ABD, Avrupa Birliği, Fransa, Ukrayna ve Yunanistan, Ankara ile “dayanışma” açıklaması yapanlar arasındaydı.

Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu Twitter’da “İstiklal Caddesi’nde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun!” yazarken, aşırı sağcı müttefiki İYİ Parti’nin lideri Meral Akşener de “baş sağlığı” dileğini ifade etti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) de bir yazılı açıklama yaparak “İstanbul’daki patlamadan dolayı derin üzüntü ve acı duyuyoruz. Üzüntümüz ve acımız büyük, hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar, halkımıza başsağlığı diliyoruz,” diye belirtti.

HDP’nin halen hapiste bulunan eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş da Twitter’dan yaptığı açıklamada “Kim hangi amaçla ya da gerekçeyle yapmış olursa olsun, sivilleri hedef alan her saldırı hukuken, siyaseten, ahlâken ve vicdanen terördür. Asla kabul etmiyoruz,” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada ayrıca “Türkiye’yi ve Türk milletini terörle teslim alma çabaları dün olduğu gibi bugün ve yarın da hedefine ulaşamayacaktır,” diye belirtmişti.

Dünkü patlamanın ardından birçok kişi 2015-2016’da terör saldırılarının tırmanması ile bugünkü durum arasında bir benzerlik kurdu. Derinleşen ekonomik ve toplumsal krizin ortasında Türkiye, Haziran 2023’teki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine doğru gidiyor.

Devasa toplumsal muhalefet koşullarında, 7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimlerde, Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) meclisteki çoğunluğunu kaybetmişti. Aslında seçimlerden önce başlayan terör saldırıları, o tarihten sonra tırmanışa geçti.

Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Türkiye’nin güney sınırındaki Suruç’ta ve ardından başkent Ankara’da düzenlediği terör saldırılarında yaklaşık 150 kişi katledildi. Aynı dönemde, Erdoğan hükümetinin, Suriye’deki Halk Savunma  Birlikleri’nin (YPG) ABD’nin başlıca vekil gücü haline gelmesinden duyduğu rahatsızlık, Ankara ile PKK arasındaki “barış süreci”nin sona ermesi ve şiddetli bir iç savaşın patlamasına neden oldu.

Bir koalisyon hükümeti kurulamazken, 1 Kasım 2015’te bir terör ve korku ortamında yapılan erken seçimlerde AKP mecliste yeniden çoğunluğu sağlamayı başardı. Bununla birlikte, cihatçılar ve PKK bağlantılı TAK tarafından düzenlenen bombalı terör saldırılarının yanı sıra Kürt kent ve kasabalarında şiddetli çatışmalar devam etti.  Türkiye ile ABD başta olmak üzere emperyalist müttefikleri arasındaki anlaşmazlıklar, 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimiyle patlak verdikten sonra Ankara YPG’yi hedef almak üzere Suriye’ye çok sayıda harekat düzenledi ve Şam’ın itirazlarına rağmen önemli bir bölgeyi işgal etti.

Dünkü saldırının arkasında hangi güç olursa olsun, bu terör ortamı ABD önderliğindeki emperyalist güçlerin bölgede otuz yılı aşkın süredir devam eden savaşlarından ayrı bir şekilde anlaşılamaz. Türk egemen seçkinlerinin de suç ortaklığı yaptığı bu savaşlar, Irak, Libya ve Suriye gibi ülkeleri mahvederken, Ukrayna’daki savaş tüm insanlığı bir nükleer çatışma olasılığıyla tehdit ediyor.

Loading